MARAŞ’TAN BİR HABER GELDİ! – DİLBERAY

MARAŞ’TAN BİR HABER GELDİ! – DİLBERAY

Son döneminde her ne kadar “Tavukları pişirmişem, Hacı’yı da çarşıya göndermişem.” şarkısıyla insanda göbek atma ve gerdan kırma isteği uyandırsa da öyküsü film yapılınca “Ne hayatmış be kardeşim!” dedirtmeden geçirmiyor.

Evet, Dilberaydan bahsediyorum. Biz onu her ne kadar yanık sesiyle tanımış olsak da o bu coğrafyadaki milyonlarca çileli kadından yalnızca birisi.

BABA EVİNDEN KAÇARKEN KOCA EVİNDE SOBELENMEK!

O, başlık parası uğruna daha çocuk yaşta Hadi öp kocanın elini.” Denilerek 3 defa evlendirilen bir kadın. Baba evinde gördüğü zulmün katbekatını koca evinde gören ve çocukları elinden alınan bir kadın. Baba evine dönmesinin önünü kesmek için daha en baştan Gelinliği ile gider, tabutuyla döner.” fermanıyla yaşça büyük kocasına verilen bir kadın.

Bunlar bizim filmde gördüklerimiz. Kim bilir daha neler neler yaşandı.

Öldürmeyen acı belli ki onu da güçlendirmiş. Allah vergisi sesini duyurmak ve özgürleşmek için hayallerinin peşine düşüp Ankaralara gitmiş ve bunu layıkıyla da başarmış. Tam ayaklarının üzerinde durup, çocuklarını alıp mutlu mesut yaşayacağım derken hayatı boyunca affetmediği, cenazesine dahi gitmediği babası yine yakasını bırakmamış. Sonrası yine dram, yine dram…

Rahmetli Duygu Asenanın yıllar önce dediği gibi:Kadının Adı Yok!”. Dilberler, Bergenler, Ayşeler, Fatmalar… Hepsi aynı kaderin mahkumları gibi.

ELİNİN HAMURU!

Bu topraklarda bu acıların dinmesi için belki de bir 100 yıl daha geçmesi gerekiyor; çünkü kollektif kodlarımızdan gelen “Eksik etek, kadının elinin hamuruyla erkek işine karışmaması, siz kadın milleti zaten böylesiniz…” algılarının değişmesi, kuşaklar boyu devam eden bu bilginin dönüşmesi için öncelikle kadınların eğitilmesine ve dönüşmesine ihtiyacımız var. Nihayetinde o erkeği doğuran da bir kadın, o erkeği üstün gören de yine bir kadın. 

ERKEK ÇOCUK DOĞURDUĞUMDA SİZİNLE MÜCADELE EDEBİLİRİM

Şöyle garip bir sarmal var: kadın o kadar ezilince kendi doğurduğu erkek çocukla kendini güçlü hissediyor; çünkü artık onun için mücadele edecek, anneyi koruyup kollayacak bir canlı dünyaya getirmiştir. Bu bilinçle yine kız çocukları ikinci plana atılıp erkek çocuk bir kahraman olarak yetiştiriliyor. İşte bu döngü böyle devam ediyor.

BİR KADIN DEĞİŞİRSE DÜNYA DEĞİŞİR

Hem kendimiz hem bizden sonraki nesil için kadının var oluşunu onurlandırmamız gerekiyor. Bunun yolu da erkek çocuklarımızı iyi eğitmekten geçiyor. 

Erkek ya da kadın fark etmeksizin sevgiye ihtiyacımız var. Bu olanların hepsi sevgisizlikten. Sevmeyi öğrendiğimiz gün her şeyin değişeceğine inanıyorum. Bu noktada Sait Faik Abasıyanık’ın şu sihirli cümlesini de söylemeden geçmek istemiyorum: Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.

Biz bugün okyanusa bir taş atalım. Bırakalım taşın yansıması halka halka büyüsün. Hep dediğim bir şey var: Kadın değişirse dünya değişir. Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa.